Vajinismus, vajinaya giriş denendiğinde, vajinanın dış üçte bir kısmını çevreleyen kaslarda yineleyici ve sürekli biçimde istemsiz kasılmaların olması ve bu kasılmalara, girişe ilişkin ağrı korkusu ve kaygıların eşlik etmesidir. Bunun yanısıra, bedenin çeşitli bölgelerinde, hatta tüm bedende kasılmalar, bacakların kapanması, titreme, çarpıntı, terleme, bulantı, kusma, fenalık hissi ve ağlama eşlik edebilir. Vajinadaki kasılma çoğu kadında cinsel birleşmeye izin vermez. Daha az sayıda olguda ise zorlamayla giriş olabilir ancak birleşmeler ağrılı ve acılı olarak sürer. Çoğu zaman cinsel birleşmeyi olanaksız kılan bu kasılmayı kadın kendi isteği ile yapmadığı gibi, bunu isteyerek de geçiremez.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ise vajinismus, kadının olmasını arzu ettiği halde, penis, parmak veya başka bir objenin vajinal girişini sağlamak konusunda sıkıntı yaşaması, genellikle eşlik eden kaçınma, kas kasılmaları ve ağrı beklentisi,korkusu,deneyimi olması şeklinde tanımlanmaktadır.
Vajinismus, genellikle ilk cinsel birleşme denemesinde ortaya çıkmaktadır. Daha seyrek olarak eşle olumsuz algılanan cinsel deneyimden sonra, cinsel taciz, doğum, düşük, küretaj, hasta açısından kötü deneyimlenen jinekolojik muayene ve operasyonlar sonrasında da oluşmaktadır.
Vajinismusun yaygınlığı ile ilgili çelişkili veriler varsa da, ülkemizde ve diğer geleneksel kültürlerde batılı ülkelere göre daha yaygın olduğu bilinmektedir. Genellikle birleşemeyen çiftlerin yardım aradığı, ağrılı acılı birleşebilen hafif vajinismus olgularının tedavi başvurusunda bulunmadığı göz önüne alındığında gerçek oranları saptamak daha da zorlaşmaktadır. Türkiye’de cinsel sorunları saptamak amacıyla yapılan toplumsal bir taramada, %54 kadının ilk birleşme denemesinde korku, acı hissi ve kaçınma davranışı tanımladıkları ve cinsel birleşmenin gerçekleşmediği saptanmıştır. Bu kadınların % 17’sinin halen birleşemediği ya da birleşmede sorunlar tanımladığı tespit edilmiştir. Türkiye’de cinsel tedavi merkezlerine vajinismus nedeniyle başvuran hastaların oranı ise % 62.2-75.9 arasındadır. Batılı ülkelerde ise vajinismusun görülme sıklığı % 1-6’dır.
Cinsel eğitimin uygun verildiği, cinselliğin konuşulabildiği, çocukluk yaşlarından itibaren cinselliğin bir haz alma davranışı olarak kurgulanabildiği, kadının cinselliğine de değer verildiği toplumlarda vajinismusa daha az rastlanmaktadır. Cinsellikle ilgili yanlış inanışlar ve tabular vajinismus gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Vajinismusu olan kadınların çoğu, kendi cinsel organlarının çok küçük ve anormal olduğunu, vajinanın ya da kızlık zarının bir duvar oluşturduğunu, erkek cinsel organının çok büyük olduğunu, çok acıtacağını, çok zarar vereceği şeklinde yanlış inanışlara sahiptirler. Tanımlamaları değiştirmek bile öğrenmede ve tedavide etkin olabilmektedir.
Vajinismusu olan kadınlar yaş, eğitim, sosyoekonomik ve sosyokültürel durum, kırsal veya kentli olma açısından belirli bir farklılık göstermezler. Bunun nedeni, cinsel eğitimin ve bilgilenmenin bireyin genel eğitim seviyesine göre değil, toplumun ve kültürün diretmeleriyle şekillenmesidir.
Vajinismusun bugün için bilimsel olarak başarısı kanıtlanmış tek tedavi yolu cinsel terapidir. Vajinismus cinsel tedaviye en iyi ve en kısa sürede yanıt veren cinsel işlev bozukluğudur. Uygun cinsel terapiyle yüzde yüze yakın düzelme olur.Cinsel terapi çoğunlukla çift görüşmesi şeklinde sürdürülür. Vajinismusu, çiftin sorunu olarak ele almak ve partneri de buna ikna ederek tedaviye aktif katılımını sağlamak çok önemlidir. Erkekler vajinismusu bir hastalık olarak kabullenmedikleri, belki de doğru bilgiye ulaşamadıkları için durumu istenmeme ve reddedilme olarak algılayıp, kırgınlık ya da öfke duyabilirler. Bazen durumun kendi yetersizlikleriyle ilgili olabileceğini düşünüp, kaygıyla zaman içinde cinsel isteksizlik ve sertleşme sorunları gelişebilir. Bu nedenle önce kapsamlı cinsel yaşam öyküsü alınır. Çiftin zorlukları değerlendirilir, kaygıları araştırılır. İlk seanslarda yapılan gecikmiş bir cinsel eğitimdir. Çiftin cinsel sağlıkla ilgili bilgilendirilmesi, yanlış inanışların düzeltilmesi, cinsel organlar ve cinsel fizyolojiyle ilgili doğruların aktarılması hedeflenir. Sonrasında egzersizlerle kademeli olarak kasılmanın ve girişle ilgili korkuların üzerine gidilir.
Bir-iki görüşme ve danışmanlıkla düzelen hafif olgular olduğu gibi uzun süreli tedavi gerektiren zor vakalar da olabilir. Çift terapisi dışında bazı vakalarda bireysel görüşmeler ya da grup terapileri uygulanabilir. Cinsel terapi yöntemleriyle tam düzelen olgularda, terapistin onayıyla sonlandırılan tedaviler sonrası yineleme beklenmez.
Ancak cinsel işlev bozukluklarında yanlış uygulamalara tanıklığımız gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle vajinismusta yanlış ve etik olmayan tedavi uygulamalarına çok sık rastlanmaktadır.Vajinal girişteki kasılma, jel kullanımıyla, alkol alımıyla, sıcak su banyolarıyla, ilaç kullanımıyla, uykuda, hamile kalmakla, lokal anestezik uygulamalarla ortadan kalkmaz. Kızlık zarıyla ilgisi olmadığı için kızlık zarına yapılan müdahalelerle de düzelmez. Ayrıca bu işlem kadına ek bir travma oluşturur. Vajinaya botoks uygulanması, pelvik taban egzersizleri, laboratuvar ortamında tüplerle duyarsızlaştırma tek başına çözüm sunmaz. Bazı hekimler kadına genel anestezi vererek cinsel birleşmede bulunmayı önerirler. Bu durumda tüm vücut kaslarındaki dolayısıyla vajinadaki kasılma ortadan kalkacağı için bir kereliğine cinsel birleşme olabilir. Sonra ilişki denendiğinde yine giriş olmaz, yani bir kez cinsel birleşme olması vajinismusu ortadan kaldırmaz.
Vajinismus tedavisinde amaç, bir şekilde penisin vajene girişini sağlamak değil, kadının kasılma, acı, kaçınma, korku gibi olumsuzluklar yaşamadığı, çiftin haz aldığı, doyumlu bir cinsel yaşama ulaşmasını sağlamaktır.
KAYNAK:CETAD