Hipnoz sürecini anlamak için zihnin nasıl çalıştığını bilmek çok önemlidir.
Zihin iki bölümden oluşur: bilinç ve bilinçaltı… Bilinç, sadece buzdağının görünen kısmıdır. Bilinçaltı ise zihnimizin derinliklerinde olan kısımdır, buzdağının altıdır.
************
Bilinçli zihnimiz 4 temel işi yapar.
İlk yaptığı analiz ve sentezdir. Bu bizim problemlere bakan, analiz eden, bilgileri birleştirip sentez yapan, sınıflandıran, problemleri çözmek için yollar bulmaya çalışan, ve karar veren tarafımızdır.
İkinci olarak bilinçli zihnimiz bizim “gerçeklikle” bağımızı kurar. Kendi yaptıklarımıza, başkalarının yaptıklarına ve çevremizde olup bitenlere ilişkin neden-sonuç ilişkisi oluşturur, mantıklı açıklamalar getirmeye çalışır.
Bilinçli zihnin diğer bir kısmı iradedir.”sigarayı bırakacağım” dediğimizde, irademiz devrededir. Bilinçaltının desteği olmadan, sadece bilinçli iradenin etkisi çok uzun sürmez.
Bilinçli zihnin son kısmı ise çalışan hafızadır. Yani, günlük ihtiyacımız olan hafızadır.
*************
Bilinçaltı ise buzdağının altıdır, çok inanılmaz bir güce sahiptir. Tüm davranışlarınızda, duygularınızda, kararlarınızda, seçimlerinizde, ve düşüncelerinizde (siz farkında olmasanız da) asıl belirleyici güç, bilinçaltıdır.
Bilinçaltı bir bilgisayar gibi çalışmaktadır, organik bir bilgisayar. Bilgisayar sadece içerisindeki programa göre hareket edecektir . Yanlış ya da doğruyu birbirinden ayırt etmeden ne yüklenirse o programı işleten bir bilgisayar. Virüs bulaşabilen programlar. Kötü alışkanlıklar, sorunlu davranışlar, bozuk ilişkiler, mutsuzluklar, bazı hastalıklar, psikolojik sorunlar hep bu bozuk çalışan (virüslü programlar yüklenmiş) bilgisayarın ürünleridir. Ve hipnoz sayesinde bu bilinçaltı programlara kolayca ulaşılıp değiştirilir…
Bu bilgisayarda, anne karnına düştüğümüz günden beri yaşadığımız her şey kaydedilir, asla hiçbirşeyi unutmayız. Bilinçaltı büyük bir bilgi deposudur. Bilinçaltı, bizim kişisel arşivimizdir. Yaşadığımız her şey orada (duygusuyla beraber) kayıtlıdır. Bilinçli zihin unutur ama bilinçaltı asla unutmaz. Herşeyi saklar. Ve bilinçaltı bazı olayları, duyguları, kişilerı,vb. birbiriyle ilişkilendirir, bağlantılar kurar. Herhangi bir duygu, olay, veya kişi bilinçaltında ilişkilendirilmiş, birbiriyle bağlantılandırılmış diğer duyguları, olayları, kişileri,vb. tetikler ve harekete geçirir. Hipnoz sırasında bu hafıza bankasına ulaşıp bize zarar veren yanlış bağlantıları değiştirebiliriz ve geçmişte yaşananlara yepyeni bir bakış açısıyla bakmayı sağlayabiliriz.
Bilinçaltının bir başka görevi, otomatik işlevlerin (Nefes almak, kalbin çarpması, vb) yürütülmesidir. Bilinçaltı, biz uyurken ve uyanıkken (farkına varsak da varmasak da) sürekli olarak kalbimizin atmasını, nefes almamızı, vb. sağlar.
Bilinçaltı, artık otomatik hale gelmiş davranışlarımızın devam ettirilmesini de sağlar. Bunlar bazen hayatımızı kolaylaştıran yararlı davranışlar ve alışkanlıklardır (dişlerimizi fırçalamak, yazı yazabilmek, araba kullanabilmek, gündelik hayatımızı devam ettirirken bedenimizin yaptığı tüm hareketler, vb.), ama bazen de hayatımızı zorlaştıran zararlı alışkanlıklardır (sigara, alkol, saplantılı davranışlar, vb.). Ve bu davranışları da çoğu zaman bilinçli zihnimizin kontrolü dışında, otomatik olarak ve farkına varmadan, bilinçaltı zihnimizle yaparız.
Kendimizle ilgili (“ben değersizim, suçluyum, mutluluğa layık değilim, başarısızım, yetersizim, vb.”) veya çevremizdekilerle ilgili (“herkes düşman, kimseye güvenilmez, vb.”) olumsuz inançların temeli çocuklukta atılır ve bilinçaltına yerleşir. Çocuklar her şeye inanır. Herşeyi olduğu gibi kabul eder (özellikle onun için önemli olan kişilerin -anne, baba, öğretmen, vb.- söylediklerini…) Hipnozla, bilinçaltına yerleşmiş bu olumsuz inançları yeniden düzenleyip değiştirebiliriz.
Bilinçaltı, en temel arzuların, ihtiyaçların, güdülerin, ve duyguların (öfke, korku, keder, suçluluk, vb.) kaynağıdır. Çoğu zaman bunlar bilinç tarafından fark edilemez, dolayısıyla kontrol de edilemez ve bilinçaltının derinliklerine bastırılır. Sesini duyurmasına izin verilmemiş, bilinçaltının derinliklerine gömülmüş, bilinçli zihne çıkarılmamış bu duygular, arzular, ihtiyaçlar bilinçaltında birikir ve adeta bir tortu oluşturur. Ve bilinçaltında her şeyin birbiriyle ilişkilendirilmiş olduğunu söylemiştik. Bu duyguları, arzuları, vb. çağrıştıran herhangi bir şey yaşandığında (küçücük ve önemsiz gibi görünen bir olay bile olsa), bilinçaltındaki tüm bu birikim bizim kontrolümüz dışında titreşir ve harekete geçer. Bir gölün dibindeki kumların hareketlenmesi ve suyu bulandırması gibi… Ya da bir deprem sırasında yerkabuğunun derinliklerinde oluşan hareketler gibi… Hipnoz, bilinçaltına gömülmüş bu tortuya ulaşıp onu temizlemek için harika bir fırsat sunar.
Organik bir bilgisayara benzetebileceğimiz bilinçaltı, kişinin temel fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermeye, kişinin hayatını kolaylaştırmaya, ve onu her türlü tehlikeden korumaya programlanmıştır. Ama sonradan bilinçaltına yerleşmiş olan “virüslü programlar” bu sağlıklı işleyişi sekteye uğratır.
Yani şu anda bize zarar veren, bizi mutsuz eden, sağlığımızı olumsuz etkileyen ve bilinçaltına yerleşip otomatikleşmiş olumsuz inançlar, düşünceler, ve davranışlar aslında ilk ortaya çıktıklarında kişinin bazı temel ihtiyaçlarını giderebilmek amacıyla da kişiyi bazı tehlikelerden koruyabilmek amacıyla oluşmuştur.
Bu inançlar ve düşünceler bir kez bilinçaltına yerleştikten sonra, insanlar bu bilinçaltı güdülerle hareket etmeye başlarlar ve böylece otomatik olarak bilinçaltındaki inançlara ve düşüncelere uygun sonuçlarla karşılaşırlar. Bu da, bilinçaltındaki düşünce ve inançların doğrulanıp daha da güçlenmesine neden olur. Bu, bir kısır döngü şeklinde devam ederek “kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete” dönüşür. Bilinçaltına yerleşmiş otomatik düşünce ve inançlar, çok güçlü bir telkin etkisi yaratarak inandığımız ve düşündüğümüz şeylerin (zihnimizi odakladığımız şeylerin) gerçekleşmesini sağlar.
Bilinçaltı, işte bu yüzden değişime kolay kolay yanaşmaz. Eskiye, bildik/alışıldık olana sıkı sıkı tutunur. Bilinç düzeyinden gelen yeni bilgiler eğer bilinçaltına yerleşmiş eski bilgilerle uyumlu değilse, bilinçaltının koruma kalkanı tarafından kapıda durdurulur ve bilinçaltına nüfuz etmesi engellenir.
Örn: Tehlike karşısında bedenimiz otomatik olarak, ya kaçmaya, ya savaşmaya, ya da donup kalmaya dönük tepkiler verir. Bunlar, bilinçaltımız tarafından bizi tehlikeden uzak tutmaya yarayan tepkilerdir.
Ancak, organik bir bilgisayara benzeyen bilinçaltındaki virüslü programlar (bilinçaltımıza yerleşmiş olumsuz inançlar ve düşünceler) yüzünden, gerçek bir tehlike olmayan durumlarda da bazen otomatik olarak bir “tehlike alarmı” çalmaya başlar ve bedenimiz bizi tehlikeden uzak tutmaya yarayan tepkileri vermeye başlar. İşte bizi psikolojik bir yardım almaya götüren sıkıntılar da tam bu noktada ortaya çıkar (fobiler, kaygı atakları, vb.).
Doğal haliyle bizi tehlikeden uzak tutmaya programlanmış bilinçaltı, tam tersine, bizim sağlığımızı bozan ve hayatımızı zorlaştıran bir programı başlatır… Ve bir süre sonra, korktuğumuz için kaçmak yerine, artık neden “kaçtığımızı” bile anlayamadan sadece “kaçtığımız için korkarız”!!!....
Ve bilinç düzeyinde kendi kendimize söylediğimiz ya da bir başkasının bize söylediği “korkacak bir şey yok” düşüncesi bilinçaltının koruma kalkanını geçip bilinçaltına yerleşemez. Kısır döngü kendini devam ettirir….
Örn: Gençler bazen bilinçaltına yerleşmiş yanlış programlar yüzünden sigarayı, alkolü, vb. “kabul görmekle”, “olumsuz duygulardan kurtulmakla”, “bağımsız bir yetişkin olmakla”, “sosyal ilişkilerle”, ve başka psikolojik ihtiyaçlarla bilinçaltı düzeyde ilişkilendirir. Ve hayatı boyunca bu kişi ne zaman kabul edilmediğini hissetse, olumsuz bir duygu yaşasa, bağımsızlığının tehdit edildiğini hissetse, ya da kendini yalnız hissetse, vb. bilinçaltı bir güdüyle otomatik olarak sigaraya, alkole, vb. yönelir. Kabul edilmek, bağımsızlık, mutluluk gibi psikolojik ihtiyaçlarını sigara, alkol,vb. ile giderebileceğini zanneder. Ve sigaranın, alkolün,vb. onu mutlu edebileceğine çok güçlü bir şekilde inandığı için (telkin etkisi) gerçekten de mutlu olur. Elbette ki bu, bilinçaltındaki virüslü programların (yerleşmiş inançların ve düşüncelerin) eseri olan büyük bir yanılsamadır ve bedeli de çok ağırdır: bağımlılık… Kişi bilinç düzeyinde ne kadar bu maddelerin zararlı olduğunu bilse de bu bilgi bilinçaltının koruma kalkanını geçerek bilinçaltına nüfuz edemez. Ve kişi, bilinçaltına yerleşmiş inançları ve düşünceleri nedeniyle bu bağımlılığa sıkı sıkı tutunur. Kısırdöngü devam eder….
Örn: Kişinin geçmişte yaşadığı acı dolu travmatik olayların duygu yükünden kurtulmak amacıyla bilinçaltı bir güdüyle bu olaylar unutulur (bilinçaltına bastırılır) ve kişi geçici olarak rahatlar. Ama ilk başta kişiyi tehlikeden koruma amaçlı oluşan bu bilinçaltı bastırma çabası (savunma mekanizması), zamanla kişinin yaşam enerjisinin büyük bir kısmını çalmaya başlar ve kişi için ağır bir yük haline gelir.
İşte hipnoz,
· geçmişe ait bu duygusal tortuya ulaşarak onu temizlemek,
· bilinçaltında bir düğüm gibi sıkışıp kalan duyguları serbest bırakmak,
· geçmişin bitmemiş işlerini bitirmek ve kapanmamış hesaplarını kapatmak,
· bilinçaltına yerleşmiş olumsuz düşünceleri ve inançları değiştirmek,
· bilinçaltı tarafından güdülenip otomatik hale gelmiş olumsuz davranışları ve alışkanlıkları değiştirmek,
· yani kısacası organik bir bilgisayara benzeyen bilinçaltı zihni yeniden programlamak
için mükemmel bir fırsattır.
Hipnoz, “geçmişin hipnozu”nu bozarak, eskiye ait otomatik ve olumsuz düşünceleri, inançları, dolayısıyla da duyguları ve davranışları değiştirebilmemizi sağlar.
Hipnoz bilincin değerlendiren, eleştiren, analiz eden işlevlerinin (koruma kalkanı) atlanarak bilinçaltına ulaşma yöntemidir.
Hipnoz, telkin yoluyla transa girmenin ve transtayken de olumlu telkinleri bilinçaltına yerleştirmenin en etkin yoludur.
Trans sadece hipnoz yoluyla oluşmaz. Aslında, trans çok doğal bir zihinsel durumdur. Zihnin farklı bir halidir.
Ve her insan gündelik hayatında defalarca (ama farkında olmadan) transa girip çıkar, bazen hafif düzeyde, bazen çok derin düzeyde…. Örn: kitap okurken, birisini dinlerken, TV izlerken, spor yaparken, müzik dinlerken, yemek yaparken, çocuğumuzla oynarken, müzikle uğraşırken, dans ederken, ibadet ederken, resim yaparken, yazı yazarken, uyumadan hemen önce, çalışırken, araba kullanırken, çok şaşırdığımızda, korktuğumuzda, ya da şok olduğumuzda, ve bunun gibi birçok durumda “zihnimiz bulanır”, “dalıp gideriz”, “basiretimiz bağlanır”, “kendimizi kaptırırız”, “dumura uğrarız”, “dünyayla bağımızı kopartırız”, “donup kalırız”…..
İşte tüm bunlar doğal trans halleridir. Böyle durumlarda tüm dikkatimiz tek bir noktaya odaklanır ve bilinçaltının kapıları aralanır. O anda bilincimizden ve bedenimizden bir miktar uzaklaşırız, sadece bilinçaltı zihnimiz çalışır. Çok derin bir transa girmişsek birisi bize seslense veya bir yerimiz kesilse bile bazen fark etmeyiz, ya da fark etsek bile tepki veremeyiz.
Derin transın en önemli özelliği, telkine açıklık dediğimiz haldir. Derin trans halindeyken bilinçaltının kapıları aralanmış olduğu için, verilen telkinler koruma kalkanına takılmadan otomatik olarak kabul edilir ve bilinçaltına güçlü bir şekilde yerleşir.
Bilinçaltı, hipnozu veya hipnoz sırasında verilen telkinleri kendisi için büyük bir tehlike olarak algılarsa (örn: kişi kendi rızası olmadan hipnoza zorlanıyorsa, ya da hipnoz sırasında kişiye zarar verecek, onun ahlaki tutumuna uymayan telkinler veriliyorsa) kişi hipnoza girmez ve telkinleri reddeder. Çünkü bilinçaltı her zaman kişiyi korumaya güdülenmiştir. Kişinin hipnoza girmesi ve hipnozda verilen telkinleri kabul etmesi ancak bilinçaltının rızası ile olanaklıdır. Kişinin bilinçaltı hipnoza inanmazsa, hipnozu istemezse ve kabul etmezse, hiç kimse bu kişiyi hipnoza sokamaz. Ve elbette bunun tersi de geçerlidir: kişinin bilinçaltı hipnoza inanırsa, hipnozu isterse ve kabul ederse, onu hipnoza girmekten alıkoyacak hiçbir güç yoktur.
Aslında kişinin hipnoza girebilmesi için mutlaka bir başka kişiye ihtiyacı yoktur. Bunu kendi başınıza da yapabilirsiniz. Hipnoterapist sadece rehber olur, eşlik eder, yol gösterir. Hipnoz, kişinin kendi kendini transa soktuğu bir oto-hipnozdur.
Eğer sana rehberlik yapmama izin verirsen, derin bir transa nasıl ulaşabileceğini ve orada nasıl kalabileceğini sana göstereceğim. Derin transta, tüm bedenin belki de şimdiye kadar hiç rahatlamadığı kadar rahatlayacak, eleştiren/analiz eden bilinçli zihnin bulutlanacak, kendi içsel kaynaklarını barındıran bilinçaltı zihnin tamamen açık hale gelecek, ve bu şekilde istediğin/ihtiyaç duyduğun yönde değişeceksin.
Ancak sen istersen, inanırsan, ve izin verirsen hipnoza girersin….
Belirli bir zeka seviyesinde, yaratıcı, ve hayal gücü zengin olan herkes bir parmak hareketi ile kolayca derin bir transa girebilir. Ama tek şartla: bunu gerçekten isterse, buna kesinlikle inanırsa, ve buna izin verirse…
***********************************************
Kişinin hipnoza yönelik isteğini, inancını, ve güvenini artırabilmek için, şu noktaları belirtmekte fayda var:
· Hipnotik trans, dışarıdan bakıldığında uykuyu andırsa da bedensel ve zihinsel olarak uykudan çok farklıdır. Hipnozda tüm duyularınız ve bilinçaltı zihniniz, bilincin açık olduğu duruma göre fazlasıyla keskinleşir ve tek bir noktaya odaklanır. Yani aslında hipnoz, uykunun tam tersine, “gerçek uyanış”tır, içsel bir farkındalıktır, aydınlanmadır…
· Hipnozdaki kişinin bilinçaltı zihni hipnozu sona erdirmek isterse, kişi kolayca ve hızla hipnozdan çıkabilir. Bilinçaltı zihnin hipnozdan hiç çıkmak istemediği durumda ise kişi bir süre sonra hipnozdan uykuya geçer ve yeteri kadar uyuduktan sonra uykudan uyanır. Doğduğu andan beri hipnozda olup en yakınındaki kişilerin telkinlerine sürekli açık halde olduğunu fark etmeyenler, bu doğal hipnoz durumundan çıkma ihtiyacı bile hissetmezler ve hayatları boyunca hipnozda kalmaya devam ederler!! Siz, farkında olmadan sürekli hipnoz altında olanlardan biri olmak istemediğiniz için, bu “uyku”dan uyanmak için buradasınız…
· Hipnozda yapılan tüm uygulamalar ve verilen tüm telkinler, ancak hipnozdaki kişinin bilinçaltı isteğine, inancına, ve iznine uygun olarak gerçekleşebilir. Hipnoz, bir amaca yönelik ortak bir çalışmadır. Buraya kişisel gelişim ve değişim için geldiniz. İstediklerinize sahip olmak, hedeflerinize ulaşmak, istediğiniz gibi bir insan olmak istiyorsunuz. Ve bu yolda benim size eşlik etmemi istiyorsunuz, bu yüzden buradasınız. Ve elbette gelişeceksiniz, değişeceksiniz, istediklerinizi elde edeceksiniz, hedeflerinize ulaşacaksınız, istediğiniz gibi bir insan olacaksınız…. Bu amaçla, bilinçli zihninizin yürüttüğü bazı kontrolleri hipnozdayken devre dışı bırakıp kendinizi gevşemeye ve farklı bir zihinsel duruma bırakacaksınız. Eleştiren, analiz eden, sorgulayan,vb. bilinçli zihninizi sadece geçici olarak beklemeye alacaksınız, devre dışı bırakacaksınız… Kendinizi bilinçaltı zihninize bırakacaksınız…Ben de bu süreçte size eşlik edeceğim… Unutmayın ki bilinçaltı zihniniz sizi her zaman korumaya programlanmıştır. Bilinçaltı zihninize ters gelen hiçbir şey bilinçaltına zorla yerleştirilemez…
· Hipnotik trans, “ya hep, ya hiç” şeklinde, “oldu veya olmadı” şeklinde düşünülebilecek bir şey değildir. Bunun yerine, “aşağıya/derinlere doğru inen ve sonu olmayan bir merdiven” olarak düşünülebilir. Trans, zaten hayatımızın her anında az ya da çok hep vardır. Her an hafif ya da derin bir trans yaşıyor olabilirsiniz (TV izlerken, araba kullanırken, kitap okurken, birisini dinlerken, ve hatta şu anda bunları okurken bile!) Ve terapi odasında yapılan hipnozda da hafif veya derin düzeyde bir trans mutlaka gerçekleşir.
· Bazı insanlar daha kolay, bazıları ise daha zor hipnotik transa girer. Ama herkes (er yada geç, öyle ya da böyle) hipnoz yoluyla transa girer. İçgörü yeteneği gelişkin, kendisiyle barışık, yaratıcı, hayal gücü zengin, zeki, ve kendine güvenen kişiler derin transa daha kolay ve hızla ulaşabilir.
Gördüğünüz gibi hipnotik transa girmek ve hipnoz sayesinde değişmek, yeni bir insan olmak sizin elinizde. Her hipnoz, aslında bir oto-hipnozdur. Ben sadece yol gösteren ve eşlik eden bir rehberim. Bir terapist olarak ben kendime çok güveniyorum ve size yardımcı olabileceğime kesinlikle inanıyorum. Eğer siz de değişebileceğinize kesinlikle inanırsanız, değişimi içtenlikle isterseniz, bana güvenip yardımımı kabul ederseniz, ve üzerinize düşeni yaparsanız büyük değişimler olacak.
Herhangi bir sorunuz veya daha fazla bilgi ihtiyacınız varsa mutlaka bana iletin.
Eminim bu süreçten çok keyif alacaksınız ve çok büyük değişimler gerçekleştireceksiniz.
Uzman Psikolog
Serhat TÜRKTAN