Dil Gelişimi ve Kekemelik

DİL GELİŞİM BASAMAKLARI
 
Dil gelişimi yönünden yaşamın ilk bir yılı prelinguistik dönem, okul öncesi yıllar ise temel dil yeteneklerinin kazanıldığı dönemler olarak tanımlanır. Prelinguistik dönem bebeğin ilk kelimeleri çıkarmadan önce ses ve mimikleri ile iletişim kurduğu dönem olup bu dönemin ilk kelime çıkışı ile bağlantılı olduğu düşünülür (Vithman ve ark. 1985, Bee 1992). Bebekler dil gelişimi için doğuştan donanımlı olup duymaya karşı son derece hassastırlar. Doğumdan sonraki birkaç gün içinde bombardıman şeklinde gelen tüm sesler arasından insan sesini hatta annelerinin sesini ayırt edebilirler (DeCasper ve Fifer 1980, Bertoncini ve ark. 1988). Ses farklılıklarına duyarlı olup, hece grupları arasındaki farkları, "b" ve "p", "d" ve "t" ses farklarını anlayabilirler (De Villers ve De Villers 1979). günlük Fransız ve 2 aylık Amerikan bebeklerinin alındığı bir çalışmada bebeklerin kendi dillerine ait sözleri yabancı dilden ayırtedebildikleri österilmiştir (Mehler ve ark. 1988). Yenidoğanın temel sesli davranışı olan ağlama, doğumdan sonraki ilk aydan başlayarak farklılaşır, ağrı ve açlık ağlamaları yaşamın ilk haftasında ayırtedilmeye başlar (Lewis 1982, Graham 1991). Hayatın ilk 2-3 haftasındaki sesler nitelikleri ve şiddetleri farklı ağlamalardan ibaret değildir. Çocuğun bu ara homurtuyu andıran, esnemeyi ya da iç çekmeyi andıran bir takım sesler çıkardığı da olur. Öksürük, hapşırık ve kusma olaylarına ait sesleri de unutmamak gerekir. Bu seslerin çocuğun nefes alma çabasına bağlanabileceği görüşü ağırlıktadır. Ağlama ve huzursuzluk seslerinin yanısıra ilk bir ay içinde hoşnutluk sesleri belirmeye başlar. Ağlama şiddet ve sıklığı gelişim içinde giderek azalırken; bebeğin ses kalitesinde ilk bir yılda belirgin değişimler olur (Bell ve Ainsworth 1973). Buna göre bebek doğumdan iki aylık döneme kadar olan zamanda öncelikle refleks ağlamalar ve geğirme, öksürme ve esneme gibi vejetatif
 
sesler üretir. Bebeğin ağlamasının onu duyan erişkin üzerinde etkisi olmasına karşın, bebek henüz erişkinlerin dikkatini çekmek amacıyla ağlamayı kullanmamaktadır. Bu dönemde ağlama daha çok açlık, soğuk ya da sıkıntı gibi içsel durumlara verilen içgüdüsel bir yanıttır. Yedi haftalıktan küçük bebeklerde açlık ağlamak için en önemli nedenlerden biriyken, gürültü ve ışık ikinci derecede önemli nedenler arasında sayılabilir. İlk üç ayda karın ağrısı genel ağlama nedenidir. Bebek büyüdükçe baş boyun anatomisi değişmesi ile çıkarılan ses yelpazesi genişler ve konuşma sesine daha yakın resonansta ses üretimi başlar. 2-5 aylar arasında bebek, konuşma ve iletişim düzeyinde önemli iki davranışı gösterir. Bunlardan biri öncelikle sosyal etkileşimde ortaya çıkan hoşnutluk ifade eden konuşma benzeri seslerdir, "gıgıldama" ya da "hoşnutluk sesleri" olarak bilinir (cooing/comfort
sounds). Diğer önemli davranış ise gıgıldama ile eş zamanlı ortaya çıkan "gülümseme"dir.
4-8 aylardaki diğer dönem Stark tarafından "vocal play (ses oyunu)" dönemi olarak belirtilir. Agulama (Babbling) dönemi olarak da bilinen bu dönemde bebek sesli ve sessiz harfler içeren tek heceler üretir.
 
Gıgıldama sırasında sesler bebek çoğunlukla uzanır durumdayken ve daha çok dilin gerisinden çıkmakta iken bu dönemdeki sessiz sesler daha çok dilin ön tarafından çıkartılır. Sesli oyun gıgıldamadan farklı olarak temelde sosyal etkileşime yanıt şeklinde değildir. Bebek bu ses oyununu erişkinle iletişimini başlatmak ve yanıt olarak kullansa da genelde bu oyunu tek başına oynamayı tercih eder. Bu durum, bebeğin yeni ses üretme becerisinin bir pratiği olarak değerlendirilebilir (Paul ve ark. 1996). Dördüncü ayın tamalanması ile birlikte ses kalitesi de değişir, artık bebek glotis ve uvuladan kaynaklanan ilk sesler yerine konuşma sesleri çıkmaya başlar. İlk yılın ikinci yarısından itibaren görülen "tekrarlayan (redublicated) babbling" sesli ve sessiz harfler içeren aynı hecenin tekrarlanması şeklinde (örn. "bababa", "mamama") olup b, p, t, d, m ve n en sık kullanılan sessizler olarak bildirilmiştir. Ses oyundakine benzer olarak tekrarlayan babbling de bebeğin kendi kendine yapmayı tercih ettiği bir davranıştır (Paul ve ark. 1996). Yaklaşık 5 aylık iken sessiz harflerin kullanımı ve ses taklidi, 11. ayda ise kelimelerin taklit edilmesi başlar. Taklit etme davranışı bebeğin dil gelişimi ve sosyal becerileri kazanması için önemli bir belirleyicidir. Normal gelişim gösteren bebeklerin ilk anlamlı sözcük çıkarmayı öğrenmeden önce sesi taklit etme becerisine gereksinim duydukları belirtilmekte, sözel taklidin övgü ile karşılanmasının ve model olma davranışlarının ise benzer sesler çıkartılmasını belirgin olarak arttırdığı ileri sürülmektedir (Behrman ve Vaugan 1987).
İlk kelimeler 8-18 ay arasında ortalama 12. ayda çıkarken, 2. yaş ile çocuğun kelime haznesi 200'e ulaşmaktadır. Öncelikle isimler, sonra fiil, sıfat ve zarfların kullanımı başlar ve tüm bebekler dil gelişim zincirinde fonoloji, sentaks ve semantik halkalarına geçişte aynı sırayı izlerler. Bir başka deyişle çocuklar dili bir düzen içinde öğrenirler. Dil gelişimi sembolik oyunlar, tasarım ve taklit ile içiçedir (Lewis 1982). Dilin gerçekten anlaşılması 8. ay dolaylarına rastlar. İlk yılın son çeyreğinde bebekler alışkın oldukları ortamda sürekli duydukları bazı sözcüklere yanıt vermeye başlarlar. Örneğin anne 'haydi cee oynayalım' dediğinde bebek ellerini çırpar. Bu erken anlamalar sözün gelişi ile ilgilidir (contextually bound). Champman’a göre bu anlamalar sıklıkla annebabaların 8-12 aylık bebeğin gerçek olandan çok daha fazlasını anladığına inanmalarına yol açar (Aktaran Paul ve ark. 1996). Dilin anlaşılması, kullanılmasına öncülük eder, bir başka deyişle çocuklar dili kullanmadan çok önce kelimeleri ve cümleleri anlarlar. İlk yılın sonuna doğru çoğu bebek kelime kullanmayabaşlar. 
 
Çocuğa özel olan bu kelimeler erişkinin kullandığına benzemez ancak belli durumlar için kullanılır (protowords) (Paul ve ark. 1996). Bebeğin kendine özgü olan ve 4 ya da daha fazla heceli, gerçek kelime içermeyen cümle benzeri sözler kullanır (Jargon / Gibberish dil) (Bzoch ve League 1991). 10-20 aylık çocukların ses üretimleri ile ilgili bir çalışmada çok heceli gerçek kelime üretimine odaklaşılmıştır. Çocuğun ilk sözlüğünde yalnız kısa kelimeler bulunur. Hatta çok heceli kelimelerin çoğu, 18 aya dek tek heceler, tek heceli kelimeler şeklinde çıkar. Bu sınırlılık yalnız tek heceli kelime kullanma eğilimi ile açıklanamayan gelişimsel bir sınırlılıktır. Bu dönemde çocuklar çok heceli kelimeleri de tek hece ile (örneğin, piyano için po) ifade ederler (Johnson ve ark. 1997). İki yaşına kadar kullandığı kelimelerin %70'i tek hecelidir. Çocukların ilk kelimeleri arasında genel olarak isimler başta gelir. İlk kelimeler arasında fiiller, sıfatlar, edatlar da görülmektedir. Zamirler genellikle sonraki dönemde ortaya çıkar. Çocuğun ilk kelimesi anne-babası için büyük bir olaydır. Ancak çocuğun bu ilk kelimesinin ardından hızlı bir dil gelişimi beklemek de yanlış olur. Çocuk bu aşamadan
sonra da sesleri birbirinden ayırma, vurgulama, kelimelerin anlamlarını kavramaya başlama ve yeni kelimeler öğrenmeye devam edecektir. Konuşma seslerinin ayırıcı niteliklerini algılama yolundaki gelişmesine devam edecek belli seslerin akustik özellikleri açısından farklı olsalar bile aynı anlama geldiklerini anlayacaktır. Dil gelişimi ilerledikçe çocuk ister fısıldansın, ister yüksek sesle söylensin, ister erkek, kadın ve çocuk tarafından söylensin belli bir kelimenin hep aynı anlama geldiğini kavrar (Yavuzer 1999). Her yaştaki insanda olduğu gibi küçük çocuklarda da anlaşılan kelime sayısı kullanılan kelime sayısından fazladır. Anlama ve anlatma sözel iletişimde birbirine bağlı özelliklerdir. Konuşulan dilin anlaşılması söylenen sözcüklerin semantik ve sentaks içeriklerinden anlam çıkarabilme becerisine karşılık gelir.
Dil gelişimindeki bu sıralama değişmezken bu gelişimin hızı fizyolojik ve genetik özellikler, cinsiyet, algısal, bilişsel ve nörolojik gelişim, sosyal çevre ve etkileşim, aile-çocuk arasındaki sözel iletişim düzeyi, sosyoekonomik ve sosyokültürel özellikler gibi etmenlerden etkilenebilmektedir (Lewis 1982, Paul 1996). Gelişimsel açıdan biyolojik, nörolojik, psikososyal, psikoseksüel ve bilişsel gelişim birarada ve birbirini yakından etkileyerek oluşmaktadır. Dil gelişimi doğumdan itibaren hızla başlayan bu koordineli gelişim ve öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır. 
 
KONUŞMA BOZUKLUKLARI
1-Fonolojik Bozukluk (konuşma seslerinin uygunluğu/doğruluğu)
2-Kekeleme (seslerin zamanlama ve akıcılığı)
3-Ses Bozukluğu (ses kalitesinde bozulma) 
Konuşma bozuklukları, konuşmadaki seslerin çıkarılmasında bozukluklar, konuşmanın akışında bozukluklar ve ses telleriyle ilgili bozukluklar gibi çeşitli biçimlerde kendini gösterebilir.
Dil, yumuşak damak, çene vb. gibi organların yapılarında bozukluk, ya da hareketlerini sağlayan sinirlerdeki yetersizlik, kıvrak ve net hareketler gerektiren konuşmadaki seslerin çıkarılmasına engel oluşturur.
Fonolojik Bozukluk:Yaşına ve lehçesine uygun, gelişimsel olarak çıkartması beklenen konuşma seslerini çıkartamama (ör: Yanlış sesler çıkartma, kullanma, söyleme, bir sesin yerine başka bir sesi söyleme, sesleri düzenleme bozukluğu [/k/sesi kullanılacakken /t/ sesinin kullanılması] ya da sondaki sessiz harfin söylenmemesi gibi atlamalar yapma).
Kekeleme: Ses ve hece tekrarları, sesleri uzatma, ünlemlemeler, sözcüklerin parçalanması, duyulabilir ya da sessiz bloklar, dolambaçlı yoldan konuşma (söylenmesi sorunlu sözcüklerden kaçınmak için bu sözcüklerin yerine başka sözcükleri kullanma), sözcükleri aşırı bir fiziksel gerginlikle söyleme, tek heceli sözcük yinelemeleri (örn. "Be-Be-Be-Ben onu gördüm") şeklinde görülebilmektedir.
Ses bozuklukları:Sinirsel, yapısal, ya da ses telleri üzerinde oluşan patolojiler nedeniyle; sesin tizliği, yüksekliği ve kalitesinde meydana gelen istenmedik değişikliklerdir. Beyin hasarı durumlarında, dil ve konuşma bozukluklarına ek olarak ses bozuklukları da görülebilir.
Ancak çocuklarda en yaygın olarak görülen ses bozukluğu, çok bağırmak, gerilimli konuşma tarzı gibi sesin kötü kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan modüllerdir.
Konuşma Bozukluklarında Eştanılar 
Zihinsel engellilik;zihinsel kapasiteleriyle sınırlı dil öğrenme becerisi
            -%50-60'ında ifade edici dil geriliği, %25'inde de dili anlama
            sorunları
Otizm;%50'sinde dil hemen hemen hiç gelişemez
            -Dil gelişimi sağlanabilenlerde: "ekolali“, dilin kullanımında ve
            anlamlandırmada sorunlar
Selektif Mutizm
Kafa travması, SSS hastalıkları, intrakraniyal kanama vb. nedenlerle beyin dokusunun zedelenmesinde;travmanın yeri ve şiddetine bağlı olarak, dil sorunları
Sosyal uyaranlar açısından ihmal edilme ve örselenme,
Motor anormallikler (sinkinezi, hiperrefleksi, disdiadokokinezi, zayıf el becerileri, motor becerilerde yavaşlık ve koordinasyon bzk.)
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB):her iki bozuklukta da bir diğerinin görülme sıklığı ↑
            -işitsel işlem belleğinde yavaşlama
Disleksi (okuma ve yazma güçlüğü):%43 okuma bozukluğu varlığı
            -Dislektiklerin %51’inde konuşma bzk.
-hece seslerinin çıkartılmasında gecikme ve zorluk
Tedavi: 1-aile ile çalışma, 2-farmakoterapi, 3-özel eğitim